yıldırım.

doğmuş çocuk.
kusurluymuş.
sakat değil.yanlışmış o.

rahatsız edermiş herkesi.
gözleriyleymiş sorunu.
gözkapaklarıyla.
gözkapaları birleştiğinde ses çıkarmış.
yüksek bir ses.Yıldırım sesi.
çekermiş bulunduğu yere yıldırımı gözkapakları.

önce annesi öldürülmüş insanlarca.iblisi doğurduğu için.
sonra babası katledilmiş insanlarca.tohumladığı için.
şeytan yuhalanmış insanlarca.işe karıştığı için.
Çocuk öldürülememiş insaflıca.kıyılamamış.masum olduğu için.

yetimhaneye gitmiş çocuk.gözkapakları bantlı.
yetimhanede büyümüş çocuk.Gözkapakları kürdanlı.
isim almış çocuk arkadaşlarından. kapak.

onunla dalga geçerlermiş gözlerini kapatamıyor ve herzaman görmek zorunda olduğundan.Anlayamıyormuş kapak bu durumu.şöyle düşünürmüş. göz sürekli görmektedir aslında.sadece göz kapakları kapanır ve göz karanlığı görmeye devam eder.herkes karanlığı görme eylemini görmemek olarak değerlendirmekte.Ben sadece karanlığı göremiyorum.

Ama göremediği başka bişey daha varmış.uykuymuş adı.herkes bahsedermiş ondan.ama görmemiş daha onu kapak. bunu güç olarak düşünmüş her zaman. "Ne kadar uyuyorsa bir insan o kadar fazla yaşıyorum ondan" dermiş hep kendi kendine.

Büyümüş.Herşeyi görmüş.Zalimliği, açlığı, anlayışsızlığı, herşeyi.
Sıkılmış.Çıkarmış bantı.oymuş gözlerini.
Takmış kulaklığını.Açmış son ses müziğini.
Duymamış ve görmemiş o gözlerini kırptıkça tepesine yıldırım düşen insanları.

çin.

Çin'in üretmediği tek şey prezervatif sanırım.

ölümsüz.

Hissetti.
Oldu bu sefer.
yada olmak üzere.

Biraz daha keçi umudu koydu.2 yıllık shure sm58 garanti belgesinide eklemek istedi.ama eli bunu ancak 3. denemesinde yapmasına izin verdi.kokladı."olmamış" diye düşündü.bir tutam daha kendi kalesine gol atmış kaleci üzüntüsü eklemeyi düşündü.95 yıllık eli titremesi nedeniyle yeteri kadarını katıp katmadığında emin olamamıştı.Sonunda birazda yengeç endişesiyle tamamladı.
"oldum" dedi iksir.
"oldu" dedi adam.
"iç" dedi iksir.
tereddut etti adam.son kez düşünmeliydi.

Ömrü boyunca emin olduğu şeyden şuan emin değildi.En buyuk amacının doğruluğundan.
Hayaller onlara yaklaştıkça kaybediyordu parlaklıklarını.Onlara ulaşınca mat oluyorlardı adeta.
"iç" diyordu iksir.Eklediği melek dili olsa gerekti konuşan.

3 yaşındayken kaybetmişti iyi kalpli annesini.Zalim babasıyla yaşamıştı yıllarca.onuda 17 sinde gömmüştü.Demekki insanlar ne kadar farklı olursa olsun sonları aynıydı.Böylece kendisi en farklı insan konumuna geçecekti.Belkide insan üstü bir konuma.95 yaşında bir insanın ağrılarının unutturmadığı gerçekliği hissedecekti belki.insan olmamayı.
Insan olmamayı başaramamıştı daha önce.bu ilkti.Tabi cesaret edebilirse.

İlerlemiş körlüğü, tökezleyen ayağını, kambur vücudunu, titreyen ellerini ve vücudunun ağrıyan her zerresini unutmaya çalıştı.Yapacaktı.Mecburdu buna.

Bağırdı.Ses tellerinin izin verdiği ölçüde.kısık bir sesle.
"Benim o!" dedi.öksürdü.Tekrarladı.
"Benim işte o! Tanrıyı yutan adam."

içti tatsız sıvıyı.halbuki tatlı olsun diye zeplinin gözyaşını eklemişti içine.
Bitirdi.
Hissetmedi.
Yoktu bir fark.
Bıçağa uzandı."Bu ya başlangıç yada son" diye düşündü.
Vucuda yapışan derideki damar çıkıntısını çok net görebiliyordu.
Kesti.
Hissetmedi.
Yaranın kestiği hızla kapanışını gözlerinin izin verdiği ölçüde izledi.
"Başardım" dedi.
Doymuşmuydu artık?
Hissetmedi.

Sonra hissetti.
Yaşlılığı.İlerlemiş körlüğü, tökezleyen ayağını, kambur vücudunu, titreyen ellerini ve vücudunun ağrıyan her zerresini...

Ölümsüzlüğü 95 yaşında yakalamıştı.Cezasıydı bu.Ölümsüzlük, yani en cok arzuladığı şey cezasıydı artık.Ağrıları sonsuzdu artık.
Elini ağzına götürdü.Sokabildiği kadar soktu.
Tanrıyı yutan adam onu kusmaya zorladı kendini.
Onu yutmak bebekliği, çoçukluğu, gençliği, orta yaşlılığı ve yaşlılığı barındıran 95 yılını almıştı.
Ya peki kusmak ilerlemiş körlüğü, tökezleyen ayağını, kambur vücudunu, titreyen ellerini ve vücudunun ağrıyan her zerresini barındıran kaç yılını alacaktı.

"Ikarus" dedi içinden.
Yine kaybettik...

tatil.

Tatile gittim

param yok mesela.
gittim uludağa kayak takımı 52 milyarmış.dedim yok.gittim "bim" e. bi tane lé cola aldım.asıl amacım kola değil tabiki.amaç poşet.
oh.. oturdum poşete beleş beleş kaydım.insanlar çok beğendi beni koskoca uludağda bunu bi tek ben akıl edebildiim icin ve surekli beni izlediklerinden gözlerindeki o kıskançlığı gördüm.beyin bedava gerçi...

onun haricinde efenim dagda kaymayacaksam giydim sabo terliklerimi üstleri kapalı nede olsa.siyahıda var beyazıda bende.böylemesine gezdim oralarda.

sonra efenim dedilerki gidelim denize gidelim.ben bunu duyunca giydim uzun donumu tabi.üstümede atletimi.super oturdu üstüme.sanki benim icin yapılmıştı.
yanımada tırnak makasımı getirdim.sahilde bi güzel kestim tırnaklarımıda.
orada bu kadar zeki olan diğer bir amcayı gördüm.bayanlarla kesisiyorduk yanyana. karizmalarımız sanki birbirleriyle yarışıyordu.ama matrix gözlüümü takınca ben yenmiş oldum.amcayla konuştuk.sesi aynı fabl anlatan amcalar gibiydi.ardından çişimiz geldi ne yapsak netsek.
Benim aklıma geldi tabiki.deniz ne güne duruyor? hadi yüzüomuş gibi edek.simitlerimize oturduk ve açıldık.(tekerlek şeklinde simitlerden bizimkiler.)işeyince deniz bi ısındı bi ısındı.etrafa baktım kimse farketcekmi acaba die ama kimse yok farketmedi.
sonra bitti tatil döndük iste.ama ben hala eğlenceliyim burdada sahillere gidiyoruk.
benimle bu gzl eglenceye ortak olmak isteyen güzel kızları bekliyorum.

mayil adresim: playboylu_badboy_1907__@hotmail.com

Zebra.

Ya o diilde zebralar beyaz üstüne siyah şeritli mi? siyah üstüne beyaz şeritli mi?

yada mavi üstüne kırmızı bingo.

Zemzem suyuna kem küm eden lala, domdom kurşunuyla tek tük vuruldu.

Cannot place Humpty dumpty as he was before.

Tetanoz.

Bugun tetanoz denilen güzel kelimeyi cümleler içinde kullanacağız.


...look at the "tetanoz"... (fatih terim)

"Tetanoz" ol! Etrafın çevrildi. (polis)

Bugun 8. ay baksana "tetanoza". (takvimci)

Bu urune peşin fiyatına 12 "tetanoz" yapıyoruz. (axess)

4. element; "Tetanoz"... (cem yılmaz)

İbret dolu bir "tetanozla" karşı karşıyayız. (istatistikci)

Bir "tetanoz" cevirdim hala dönüyor. (esprici insan)

"Tetanoz" devrinin fred çakmaktaşını ben seslendirdim. (fredi seslendiren şahıs)

Başıma "Tetanoz" kuşu kondu.Kesin tutcak bu kupon. (iddiacı)

"Tetanoz" sizi korusun. (peder)

Ve şüpheliyi arkasından çok dikkatli bir şekilde "Tetanoz" eder. (agatha christie)

Buzdolabı bozuldu "Tetanoz" çairdik hemen yaptı. (ev hanımı)

Beşiktaş "Tetanoz"ları yine ortalığı birbirine kattı. (spiker)

Tarih "Tetanoz"dan ibarettir. (tarihçi)

Yemeğin "Tetanoz"unu verdi ama ben yapamadım. (bekar erkek)

Yavrum şu "Tetanoz"luğu uzat bakiim. (aile babası)

Bugun yine "Tetanoz"um düştü. (öl artık teyze)

Mucit.3.

Muhterem Kırlangıç bilime ışık tutmaya devam ediyor.

Her yönde araştırmalarına devam eden Kırlangıç bu seferki rezil ettiği isimse Charles Darwin.

Darwinin evrim teorisini saçmalık olarak değerlendiren Kırlangıç aslında evrimin maymundan değilde ornitorenkten geldiğini bilimsel verilere dayanarak kanıtladığını açıkladı.

Teorinin "Muhterem Teorisi" olarak anılacağını söyleyen Kırlangıç sözlerine şöyle devam etti:

-Bu Darwin denen adam tam bir sahtekar herkesi kandırmış.Insan denilen sudan çıkmıştır. Hiç maymunu yüzerken göreniniz varmı.Heralde bi gün bunlar hayvanat bahçesinden dönerken biri sormuş nerden gelionuz die bu garibanda demiş ki "maymundan gelioz" öle böle yayılmış kulakdan kulağa.Halbuki adam sadece sıradan bir beden öğretmeni.
Hem dikkat ederseniz sizde ornitorenklerle insanlar arasındaki aşırı benzerliği farkedebileceksiniz.

Diyerek konuyu kapatan ve yeni çalışmalarına devam eden Muhterem Kırlangıça başarılar dileriz.

Şapka.

1 : Off nerde bu?
2 : Ne arıyorsun?
1 : lanet şapkayı.

1 : Şapkamı gördünmü?
3 : Zürafa bişiler yiyodu demin git bi bak istersen.
1 : siktir!

1 : Şu şapkayı bi turlu bulamıyorum.
4 : ben görmüştüm bi şapka.Mutfakta diş fırçasının yanında.
1 : (git-gel) Yok o diil.O Komidin.

1 : Şapkama rastlamış olma ihtimalin varmı?
5 : Hangi şapka o?
1 : Kilden yaptığım.Hani bide kazak yapmıştım onunla beraber.
5 : Hmmm...Hatırlamıyorum.

1 : Nerede şapkam? En son sendeymiş.
6 : Hayır ben senin şapkanı kullanmadım.Benimki vardıya şu kullanılmayan haplardan yaptığım.onla karıştırmışlardır.
1 : peki o zaman.

1 : Yahu nerde şu şapkam?
7 : Çocuklar demir yoluna koymuşlardı bişi.Belki odur git bi bak.
1 : (git-gel) Hayır. O sadece bi kafatasıymış.

1 : Şapkamı bulamassam dışarı çıkmıcam.
8 : Şapkan mı? Balkondakimi?
1 : Du bi bakiyim.
8 : Gelirken kahve getir bari.

1 : Amaaan...Ben çıkıyorum.
9 : Nereye?
1 : Dışarı.
9 : Tamam görüşürüz.Bu arada şapkanı ters takmışsın.

...

İnsan.

Insan varmış.

Görmek onu şaşırtmış.
Görmeyi bırakmış.

Duymak onu üzmüş.
Duymayı bırakmış.

Hayallerine yetişememiş.
Onlardan vazgeçmiş.

Dokunmak duygusallaştırmış.
Dokunmayı bırakmış.

Ruhu acıtmış.
Ruhunu serbest bırakmış.

Ölüm onu yaşlandırmış.
Zamandan vazgeçmiş.

Yemek kilo aldırmış.
Yemeyi bırakmış.

Nefes almak sıkmış.
Nefes almayı bırakmış.

Bilgeliği satın almış.
Onu daha pahalıya satabilmek için.

Kısacası insan dünyayı değiştirebilicekken;
insan olmayı bırakmış...

Yinede değiştirmiş onu.
Kendini mavi sana dünya, bu kadar bitki olduğunu anladığında yeşili kabul etmiş...

Aktör.

Gelmiş geçmiş en iyi aktör benim.

Çünkü hiçkimse anlayamadı hayatım boyunca aslında rol yaptığımı...

Pozitif.

Bitti.
Herşey bitti.
Bu kadarmıydı yani?
Başlarken böylemiydi?
Hatıralardan uzaklaşamıyorum ve sanırım deliriyorum.Onunlayken düşündüüğümden daha çok düşünüyorum şimdi onu.
Heryer "o". Taktığım bileklik bile onun eseri. Evim, havlum, yatağım hep o kokuyor.Hatta hiç dokunmadığı hiç gitmediği yerlerde bile onu kokluyorum.

Ama onu arzulamıyorum.Arzuladığım şey ölüm.Karanlık.Zifiri karanlık.Sonsuzluk.
"Korkak" diyor kendim bana.
Haklı.
"Madem ölümü bu kadar arzuluyorsun neden hala yaşıyorsun?"
Cevap veremiyorum kendime.Çünkü insan en zorlarını sorar kendine.Sadece cevaplayamıyacaklarını.Çünkü cevaplayabileceklerin cevaplanmıştır aklında zaten.Bildiğin bişiyi sormassın hiç bir zaman.
Hayatımı değerli kılan tek şeyde gitti sonunda.

Ölümü düşünüyorum.Onsuzluğu.Sonsuzluğu.
Hatırlıyorum "o"nu ilk gördüğüm günü ve unutamıyorum "o"nu son gördüğüm anı.
Sesleniyorum."gel al beni".Cesaretim yok sana kendimi teslim etmeye.Sen gel al beni.
Kime seslendiğim konusunda hiç bir fikrim yok.Yukarımı bakmalıyım bunu söylerken? Aşağı? Kime?

Vazgeçmiştim zaten yaşamaktan çok uzun zaman önce.Yanlızlığı seçtiğimde.Ama seçtiğim yanlızlık 2 kişilikti.Ben ve kendim için.
Neden 3. kişi girdi araya? Neden izin verdim? Böyle olacağını bilmiyormuydum sanki.

Telefonumu aldım elime.
Neler yapabileceğimi bilmek istiyorum.Aradım arkadaşımı.Binlerce kez beni aradığı halde duymamış gibi davrandığım ama ben arayınca hemen daha ilk çalışında telefonumu açan gerizekalıyı.
Herşeye rağmen seviyorlar beni.Çünkü onlar sevmek istiyor.Kayıtsız şartsız. Her kötü davranışımı bir nedeni varmış gibi görmezden gelip hiç bişi olmamış gibi davranıyorlar.
Onları sadece kullandığım halde.Gelse biri sorsa keşke.Cevabım net olurdu. " sizi sadece ben ihtiyacım olduğunda bulurum siz boşuna aramayın."
Çünkü insan onlar...
Yine soruyor kendim bana."Ya sen nesin?"
Bilmiyorum.tekrar bilmiyorum.

Telefonu açan arkadaşım benim ona soracağım şeyi soruyor.Onu hiç ekmemişim yıllardır sanki onu ben aramışımda sonunda görüşebilmişiz gibiydi.
"Akşam napıyoruz?" diyor.
"Çıkıyoruz" diyorum.Normal bişiler yapmalıyım.Alkolle gerçekleri değişmeliyim bügün.
Gelip beni alacağını söylüyor.Bugun normal olacağımı söylüyorum kendime.
"Bugun insanım" diyorum.İnanmasamda.
Adını bile hatırlamıyorum arkadaşımın.Telefonda sadece numarası var.Telefonda zaten 3 tane numara var.benim numaram, arkadaşımın numarası ve "o"nun numarası.
Ama önemli değildi adı.Her insanla sen şeklinde konuşabilinirdi.sonuçta her insan karşısındakine göre sendir.

Dalıyorum yine "o"na.Özlüyorum "o"nu.ağlayamıyorum ama.Ağlayamadım hiç.
Daha ne kadar üzülmesi gerekir bir insanın ağlaması için.Daha ne olabilirki?

Zil çalıyor. Geldi. İniyorum hemen aşağıya. Üstümde ne var kontrol etmek aklıma gelmiyor bile.
Arabaya doğru yaklaşıyorum.Pırıl pırıl yine arabası. Yansımada kendimi gördüm.Ve üzerimdeki tişörtü. Lanet olsun! üzerimde "o"nun aldığı t-shirt var.Ama artık çok geç...
Arabaya biniyorum. Sen burada. yüzünde bir gülümsemeyle karşılıyor beni. Hani insanlar beklediği kişiyi uzaktan görüpte birbirlerine yaklaşırken gülümserler ya işte ondan.
Inanın buda sadece insanlara ait bir davranış. Çünkü ben hiç bir zaman yapmadım.
"Naber?" diyor.Cevabını bildiği soruyu soruyor.
"iyi" diyorum otomatik olarak.Bu soru hiçbir zaman farklı bir şekilde cevaplanmaz.Soru "nasılsın" şeklinde olsa belki.
sen nasılsın diye sormuyorum bile."Nereye gidiyoruz" diyorum.
"Bu gece hakkında soru sorma" diyor "bana bırak"
Gülümsüyorum. Surpriz. Meraklanmam gerekiyor. Bunu sadece bir insanı meraklandırmak icin yaparsınız.Yani normal inanlar yapar. Zerre kadar merak yok bende.

Bir bara götürüyor.Kokluyorum içeriden sızan müziği.:Klasik elektronik muzik bası kokuyor.Korktuğum sanırım başıma geliyordu. Dans eden insanlar izleyecektim. Dahada kötusü benim dans etmem için ısrar eden insanları izleyceğim.
içeri giriyoruz. Arkadaşlarının ve sevgilisinin orada olduğunu söylüyor.
3 tane kızın bulunduğu masaya doğru ilerliyoruz.Kızların fiziksel özelliklerine dikkat etmedim .Önemi yoktu. Kız arkadaşıyla tanıştırıyor beni. Adını duyamıyorum. Sadece isminin başındaki "R" harfini ağzının aldığı şekilden çıkardım. Önemli değil çünkü ismi.Sadece başka bir sen benim için.
Diğer kızlar beni süzüyor. Onlarlada tanışıyorum sonra. Yada onlar benimle tanışıyor.bilemiyorum.
Küçük muhabbetler ediliyor. Ben muhabbetlere sadece özellikle bana sorulan sorular olursa evet yada hayır diyorum.
Dansetmeye gidiyorlar "sen"le kız arkadaşı.Bense masadakilerin dans tekliflerini reddediyorum.
Kadınların istediği erkek tipiydim o gün. Konuşmayan sadece dinleyen. Ve genelde "evet" diyen.
Tuvalete gitmek için yanlarından ayrılıyorum. Ictiğim alkolu tuvalete dökerken hala aklımda yine "o" var.
Çıkıyorum tuvaletten ve ışığı farkediyorum.Farkedilecek, sıradan olmayan bir ışığı.Diğer insanların arasında parlıyor.Dans ediyor.Tüm dünya onunmuş gibi. Tanrının yeryuzune inmiş hali gibi.
Ama etrafta benden başka kimse farketmemiş bu ışığı.Ne kadar izledim onu bilemiyorum.Zaman durmuştu çünkü.
Yanına gitmeyi düşündüm.Ama onun karşısında ağzımı açabilecem yada açabilsemde anlamlı kelimeler söyleyebileceğimden kuşkuluyum."Mukemmel" olan herşey karşımdaydı ve dans ediyordu işte bir kadın siluetinde.
Durdu. Korktum. Yokolucak diye.Bir -puf-la dağılır ya çizgi filmlerde.aynen öyle işte.Gerçek olamayacak kadar iyiydi çünkü.
Hayatım tekrar eskisi gibi olcak diye korktum. Dünyaya neden geldiğim merak etmiştim doğduğumdan beri hep.Biri çıkıp bana onu 2 saniyeliğini görmek için doğduğumu, tüm bu işkenceyi sadece bu 2 saniye için çektiğimi söylese defalarca daha doğmayı kabul edebilirdim.
Yürümeye başladı.Bana doğru geliyordu. Git gide yaklaştı.Ve tek kelime etti.
"yukarı"
Sadece itaat ettim.Beyaz tavşanın peşindeki alice gibi izledim onu.Sorgusuz ve sualsiz.
Yukarıya çıktık.Baktım izledim sadece.Saf güzellik vardı karşımda.Herşeyvardı.Neden ve sonuc.Geçmiş ve gelecek.Siyah ve beyaz.
Tarih boyunca tüm savaşların onun için çıktığını söyleseler düşünmeden bundan emin olabilirdim.
Sigara çıkardı çantasından ve yaktı.
Birşeyler söylemem gerekiyordu. "Ismin ne?" diye sordum. Dünyada en az önem verdiğim şeyi hayatımın en önemli anında öğrenmek istememe ben bile şaşırmıştım.
"İsmim onemli mi?" diye karşılık verdi. "Bana sen diyebilirsin."
Hayır! Sen diyemezdim.Diğer herkes sendi.Bu kadın ise...bilemiyorum.Sen hariç herhangi birşey olabilirdi.
Ama hiçbirşey diyemedim.Sigarasını yere atıp çiğnedi.Ve sessizliği bozdu.
"yada istersen bana -pozitif- diyebilirsin."
İşte o an anladım.Herşey açığa kavuşmuştu.Neden o ışığı bir tek ben görebiliyorum anlamıştım.En çok arzuladığım şeydi o.
Elimden tuttu.Herhangi bir karşı harekette bulunmadım.Ve beni adeta surukledi.Çünkü o bana dokunduğunda adeta kitlenmişti bütün bedenim.
Barın arkasında çöplerin atıldığı bölüme gittik.Beni duvara yasladı.Hiçbirşey göremiyordum.Ama ihtiyacımda yoktu.Alabilirdi gözlerimi.Bedenimi.
Elimi elbiselerinin altında gezinirken tüm vucudumdaki karıncalandırmayı durduramıyordum.Onunlayken dünyada değildim adeta.Ne kadar süre tek vücut olarak kalmıştık? Bilemiyorum. Bence yıllarca kaldık öyle.

Sonra bıraktı beni.Hiçbirşey diyemedim.Üstünü düzeltirken onu bir karaltı şeklinde gördüm.Kıpırdayacak ne halim kalmıştı ne isteğim.Çöplerin kokusunu içime çektim.Onlar bile kusursuzdu.
Ve uykuya daldım.Uzun suredir uyuyamadığım şekilde.Rahat bir şekilde.Tasasız bir şekilde.
Uyandım...
Yüzyılın yorgunluğu gitmişti üstümden.Dün sanki yarışlarda tum insanları sırtımda taşımış hepsiyle tek tek koşmuş bir at gibi hisseden ben, bugün yeni doğmuş bir bebek gibi enerjikdim.
Yüzümdeki boşluktan bir damlacık çıktı.
Su damlacığı.
Gözyaşı.
Ağlıyordum...Daha ne isteyebilirdim? O kadın kesinlikle bir tanrıydı ve tüm dileklerimi yerine getirmişti.
Geriye asıl dileğimin gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol etmek kalmıştı.
Hemen gözyaşlarımı silip koşa koşa yola fırladım.İlk gelen taksiye atladım.şoför deli sandı önce.ama önüne bir 50lik atınca deliliğin önemi kalmıyordu.Beni en yakın hastaneye götürmesini söyledim.
Hastanede başvurum üzerine kanımı aldılar testler için.Sonuçlar geldikten sonra doktor üzgün bir şekilde yaklaştı ve hayatımda duymayı en çok beklediğim kelimeleri sarfetti.

"Üzgünüm ama HIV pozitifsiniz..."

Hayatım sonunda tekrar değerli olacaktı.Sonu yakın olduğu için...

title.3.

Şimdi facebookda dediklerine yazdıklarına like yapanlar varya hani...

onlar kendini beğenmiş değilse kimdir kendini beğenmiş?

yada ben bu konuyu biraz daha düşüniyim.

Tanrı.

Ve sonunda ördek tanrıyla karşılaştı...

ve ondan su istedi...

Kedi.

Tam 1 ay oluyordu kaybolalı.
Tam 1 ay oluyordu işi bırakalı.
Tam 1 aydır hergün erken saatlerde çıkıp onu arıyordum.
Uyuyamıyordum zaten geceleri tam 1 aydır.

Önce onu karımın evden attığını düşündüm.Ama karım senelik iznini kullanıp onu aramama yardım ettiğimde saçmaladığımı anladım.
Aralarında her zaman bir rekabet vardı zaten.Kediye karımdan daha uzun zamandır sahiptim. Kadın eşim olalı 5 yıl, kedi ise kedim olalı 7 yıl geçmişti.
Kediyle birlikteyken karım bizi rahat bırakmazdı.Ne zaman onunla ilgilendiğimi görse acele yapmam gereken işler çıkarırdı. Ama kedide buna karşılık ne zaman seks yapıyor olsak dayanılmaz bir şekilde bağırır, ağlar ve işimizi yarım bırakmamızı sağlardı.Zaten neredeyse her gece aramızda yatıyordu. Sanki ikiside birbirinden koruyordu beni.

7 yıl boyunca en çok değer verdiğim şeylerden birini kaybetmiştim.Arada dışarı çıkardı kedim..Ona güveniyordum.Her zaman geri gelmişti.1 ay önceye kadar.

Karımla birlikte uyandım.Zaten uyuyamamıştım yine.Beraber çıktık evden.O işe gitti ben arayışlarıma devam ettim."Arayışlarımı ne zaman bitireceğimi" sordu."Onu bulunca" diye cevapladım."Bence artık aramaktan vazgeç. 1 hafta içinde geleceği olsaydı gelirdi zaten. Hem belki daha iyi bir sahip bulmuştur kendine." dedi.
İnanmadım.Bu imkansızdı.5 yıldır benim için bir insanla elindeki herşeyiyle yarışan hayvan bıkıp gidemezdi.

Günüm normal bir arayış günü gibi geçti.Yoruldum.Eve döndüm ve hep hayal ettiğim manzara karşımdaydı.Kedim dönmüştü.Hemen ön patilerini havada sinek yakalıyormuş gibi boşa salladı.Ne zaman beni kapıda karşılasa böyle yapardı.Yaklaşık 2 saat boyunca sevdim onu.Oda gurulda karşılık olarak.
Yanlız bir gariplik vardı kuyruğunun tamamı simsiyah olan kedinin şimdiki kuyruğunun uçu beyazdı.

Haberi verebilmek için karımı aradım.Ona kedinin döndüğünü söyledim.
Çok şaşırdı.
"O olduğunu eminmisin? Bu imkansız."
"Kendi kedimi tanıyamıyacakmıyım sence?"
"Ama ben onu öldürdüm.Hatta zaferimi bana hep hatırlatsın diye kuyruğunu kopardım.Sakladım."
Anlık durakladı.
"Hatta şuanda kuyruğunu elimde tutuyorum."
Telefonu kapattım.

Kediyi tekrar inceledim.Evet bu oydu.
Karımın kabusu olmayamı yoksa bnm rüyam olmak içinmi geri dönmüştü bilemiyorum.
Ama sonuçta burdaydı.Önemli olan burda olmasıydı.Ve artık kimin kazandığını ve kimin kaybettiğini biliyorduk hepimiz...

Kırık.

Bugün çok kötü geçti aslında.
öncelikle çocuklarım beni çağırıp beni aslında küçükken babalık olarak aldıklarını aslında öz babaları olmadığımı açıklamalarıyla başladı.Buyuk bir hayal kırıklığıyla ayrıldım evden.
Ama en küçük oğlumun doğumunu dün gibi hatırlıyorum.Ofsayttan doğan bir serbest vuruştu o.Annesi ofsayt pozisyon anında hayatını kaybetmişti.
Bunları düşünürken havanın kararmasına bir anlam veremedim daha saat henuz durmuştu...
Elinde alışveriş sepetiyle koşturan amcanın yere düşüşü, sanki ben düşmüşüm gibi hissettirdi bana.Yanına koştum onu kaldırabiliyim diye ama yerden kalkan şey bir baykuştan başka bişi diildi.Tek ayağını göstermemeye çalışmasına rağmen diğer ayağının snoppy olduğunu gördüm.Aklıma bir soru takıldı.Charlie brown acaba kelmiydi yoksa kelliği perukmuydu?
Baykuşun aslında bay olmadığını anlamam ve onu bişiler yemeye davet etmem arasında fazla vakit almadı.Gittiğimiz restorantta kendime ve bayana kiremitte yıldız söyledik.Ama benim kafam bu seferde masaya takılmıştı.Masaüstünde bir buzdolabı vardı. "Dokunmayınız!" yazısı dahada çekici hale getiriyordu onu.Kapağını açtığımda nerden bile bilirdimki dünyadki tüm buzdolaplarının kapılarını bir daha kapanmamak üzere açacağını...

Eee ne demişler...Gerçekleşmesini en çok beklediğin şey sen beklemekten vazgeçtiğinde gerçekleşir.Bu evrenin "sen bakarken soyunamıyorum" deme şeklidir...