Ormanda yolunu yitirmiş çocuklar gibi terk edilmişlik içerisindeyiz. Önümde durup bana baktığında, ne sen benim içimdeki acıları anlayabiliyorsun ne de ben seninkileri ve senin önünde kendimi yere atsam, ağlasam ve anlatsam bile, biri sana cehennemi sıcak ve korkunçtur diye anlattığında cehennem hakkında ne bilebilirsen, benim hakkımda da ancak o kadarını bilebilirsin.


K*
öldüm...
çok alelade bir ölüm ve de.bir trafik kazası,gökten düşen bir cisim ya da salak bir intihar.olabildiğince basit,olabildiğince sıradan.
öldüm...
oysaki,kurgulanmış bir cinayete kurban gitmek isterdim ben.
birilerinin bana,beni öldürecek kadar değer vermesini.
Ama sıradan bir ölüm benim ki.
öylesine bir ölüm...




dirildim..
Çok alelade bir dirilme ve de. Mezarınm toprağın içinden böyle bildigin elimle kolumla çıkarmıs gibi salak bir dirilme, olabildigince basit ve sıradan..
Dirildim..
Oysaki zeine filmler çekilen bir zombi gibi dirilmek isterdim ben. Ya da soyutluk kazanan bir zihnin ve bilginin, çıldırıp, başka ceset parçalarından tamamlayarak bi dirilme, kendi Frankestein'ını yarattıgı değerlilik..
Ama sıradan bi geri geliş..
öylesine bi uyanış..




* vs *
Kafka bile yaşayabildiyse bu dünyada bende yaşayabilirim. Umarım.

Norm.

Tek kelime etmedi. Diğeride etmedi. Böyle durumlarda konuşulmazdı çünkü.
Yol boyunca tek kelime çıkmadı ağzından. Yalvardı tanrıya yol uzun sürsün; yolda tüm gördüğümüz trafik ışıklarına yakalanalım diye. Ne yazık ki tüm ışıklar yeşil, yol bomboştu.
Ölüme gidiyordu. Kendi ayaklarıyla kendi ölümüne. Bugün onun ölüm günüydü belki. Yalnız değildi. Başkalarınında ölüm günü olacaktı.
Bir çoğununda doğum günüydü. Kazançlımıydı bugün? ölümden çok doğum mu vardı? Kazanç bu muydu?

Biri geldi aklında. Bilmiyordu adını. Gargarin'in arkadaşıydı. Oda gitmişti ölüme. 203 adet sorunun bulunduğu uzay mekiğiyle uzaya çıkmıştı. biliyordu gidipte dönme ihtimalinin 0 olduğunu. Hatta gidebilmesinin bile zor olduğunu. Tarih başaramayanları hatırlamaz. Bu yüzden Gargarini tanıyoruz.
Nedenler unutulurdu zamanla. Sadece tek bir sözcük kalırdı. Öldü.
"Eminim ben yokolsam kimse farkına varmaz." Dedi.
Ölse bile görmek istiyordu.Ölmek ve yokolmak farklı şeyler olmalıydı.
Eğer ölü bir insanın içinden dışarı baksaydın yine de görebilirdin, ama göz kaslarını çalıştıramadığın için odaklayamazdın. Başını veya göz kürelerini çeviremezdin. Bütün yapabileceğin, görüş alanından bir şey geçene kadar beklemek olurdu. Donup kalırdın. Devamlı beklerdin. Berbat bir sahne olurdu.

bum.


dışarıdaydı bay bumerang.hediyeler gecidi bir noel arifesiydi.ve dışarıdaydı.
her yıl yaptığı gibi sona bırakmıştı hediye alma işini.
ailesine hediye almak istiyordu.Daha doğrusu buna mecburdu.
ama cebinde tek kuruş yoktu. bir çok çekirdek kabuğu vardı. Oldum olası yerlere çöp atamazdı.
Utanır kızarırdı. Sanki herkes onu izliyormuş gibi gelirdi elindeki seyi bırakırken. Elindeki
nesnenin yere süzülürken geçirdiği 3-5 saniye ona yıllar gibi gelirdi. Herkesin arasında çıplak
geçirdiği yıllar.2012 olmuştu. Ne çabuk. Evleneli 11 yıl olmuş oğlu 9 kızı 5 yıl önce doğmuştu.
Hatırlaması gereken tek bir tarih daha vardı oda bundan 2 yıl öncesi. Kaza günü.bir Yılbası arifesinde bunu hatırlamak istemedi.
Bir oyuncakçıya girdi. Karşılaştığı kişi onu şaşırttı. Bayan siyah karşısındaydı. Karşı komşusu.
Çok seksi bir kadındı. Evli değildi ve evine gelen erkeklerin haddi hesabı yoktu. Nerede çalıştığını merak ediyordu hep.
Açıkcası hiçte umrunda değildi. Umrunda olan tek şey onun vucuduydu. Çoğu zaman uyumadan önce, o perdesini
hiç kapatmadığı pencereden onun soyunmasını izler ve ardından mastürbasyon yapardı. Kadını
görünce ereksiyon olmaktan kendini alamıyordu. Görmemiş gibi yaparak oyuncaklara yöneltdi. Bacak
arasını oyuncaklara gömecek sekilde inceledi onları. "Gitse ya artık" diye düşündü. Bakmamaya
odaklandı. Ama ne fayda. Sırtında bir el hissetti. Daha önce başka şekillerde hayal ettiği o eller
simdi vüccudunda geziyordu. Önüne dönmek ve dönmemek arasında kaldı.
" bay bumerang, yoksa beni mi izliyorsunuz? "
Anlık bir sorumuydu? yoksa genel miydi? Bile bilemi yapıyordu?
" m-me-meraba bayan siyah. Nasılsınız? E-Evet tabiki sizi izliyorum. Yoksa bir oyuncakçıda ne işim
olabilir? "
" Belki bir oyuncak almaya gelmişsinizdir. bilirsiniz erkekler oynamayı severler."
Kasten yapıyordu kaltak. Onu istediğimi biliyor. Ama onu zaten kim istemezki...
" Evet bir kumbara alacağım. Pembe ve domuz şeklinde olanlardan. Klasik. Kimsenin hayır diyemeyeceği
bir hediye."
" İnsanların hayır diyememesi evet dedikleri anlamına gelmez bay bumerang...Görüşürüz.
 bir ara bana yemeğe gelin"
"i-iyi akşamlar"
 Bu kadının karşısında ilk defa bu kadar uzun süre durabilmişti. ama patlamaya hazır bir bomba gibiydi.
Hazır mı demiştim.o az önceydi. koşa koşa tuvalete gitti. Temizlendikten sonra küçük sineklere işemeye çalıştı. Bazılarını düşürdü bile. Sifonu çektikten sonra suyla beraber kaybolmalarını izledi. Çıktı. direk oyuncakçıdan. Hediyeler geçidi devam ediyordu.Ama sadece hediyeler insanlar kalmamıştı etrafta.
Ve cüceler.cücelerde görünmüyordu. Az önce cüce dolu olan yerde bir tane canlı yoktu.
cüceler, yılbasında mutlu olurlar. İşleri vardır. Cüceler normalde nerede calısırki?  "Hiç İşadamı olan bir cüce
görmedim. Hatta cüce olan bir intihar bombacısı bile görmedim" diye düşündü. ama favorisi tabiki cüceler değildi.
O kızlar... Ah o kostümlü kızlar.
İlerledikçe çığlık sesleri yükseldi. Ve işte orada onu gördü. Yılbaşı hediyesini. Kanlı canlı orada duruyordu. Bu mucize bir olmalıydı.
Herkes kaçıyordu. Zombiler diye bağırışmalar vardı etrafta. Vucud parcaları sacılmıştı.Basılmıştı şehir. Belliydi bu bir gün ölüler insanların arasında yürüyecekti zaten.
işte oydu. ordaki. Karısıydı. Zombiydi ama karısıydı. İşte o an herşey mukemmelleşti. Artık yatakta yalnız olmayacaktı. Karısı her ne kadar ölüde olsa eve dönmüştü. Dünyanın sonu onun için başlangıçtı.