Gülme.

Çok çok uzaklarda küçük bir köy vardı.Köy tüm yönlerden çok zengin olmasına rağmen büyük bi sıkıntısı vardı.
Burada kimse gülemiyordu.

Köyü kuran ataları 3-4 yıl boyunca aralıksız gülünce köyün gülme rezervi bitmiş.Aradan geçen 240 yıl boyunca tek bir insan bile gülememiş burada.

Yalnız 4 yıl önce köylüleri sevindiren bir olay oldu.Bir tüccar bu köyde kimsenin gülemediğini duyunca her yıl bu köye bir çuval gülme getirmeye başladı.Yalnız bu gülme çok pahalıydı ve bunun için köylüler birbirleriyle yarışır ve yarışan köylüler tüm mal mülklerini bu çuvalı sadece bir kısmı için verirlerdi.
Geçen yıl gülme çuvalının çeyreği 2 ev + 4 de tarla karşılığı kazanan Hüseyin Bey tüm malını mülkünü son parçasına kadar vermesine rağmen "yine olsa yine verirdim.Hayatımda yaşadığım en güzel anlardı." diye tarif etmişti bu sadece 8 saniye süren gülme sürecini.

Tabi ki bu köyün gülme ihtiyacı olanlar sadece zenginleri değildi.
Bunlardan biriydi bizim Davut.
Her sabah kalkıp "evet bugün o gün, yani güleceğim gün" der kendine moral verirdi.
Çünkü her gece bir yıldızın kaymasını izlemeden uyumaz ondan sonraki gün gülebilmeyi dilerdi.Bir gün gülebileceğinden emindi.Sadece zamanını bilmiyordu.
Kendisinin para verip gülme alma sansı yoktu.Çünkü o sadece bir terziydi ve bu köyde herkes kendi kıyafetini kendi diktiğinden ona pek ihtiyac duyulmazdı.

Yıllarca gidip gelen gülme çuvalını izledi Davut.Gülenleri izledi.
Karşısındaki gülerken ağladı Davut. Gülemediği için ağladı.

Bu çuval öyle değerliydiki çalmaya kalkışanlar oldu zaman zaman.Bu çuvalı çalmaya çalışanın cezası yargılanmadan infazdı.
Bir gün değişik bir şey oldu.Tüccar davutun terzi dükkanına uğradı ve ondan çuval yapmasını istedi.Sadece kendi açabileceği bu nedenle diğer insanların çalmaya teşebbüs bile etmeyeceği bir çuval.
Uzun bir süre çalıştı davut ve yaptı çuvalı.Şifreliydi çuval.Ve şifreyi sadece tüccar biliyordu.Ve tabiki birde Davut.

O gece dilek tutmaya gittiğinde 5 yıldız birden kaydı gökte.Anlamıştı Davut bu gün o gündü.
Sonraki gün geldi tüccar gülme dolu çuvalla.Artık şifreli olduğunu ve çalınmasının hiç bir yararı olmadığını belirtti.Sonraki gün yapılacak açık artırmadan önce herkesin mallarını hesaplaması için evlerine gönderdi.
Davut bekledi tüm gün.Akşam oldu.Ardından gece.Olmuyordu gülemiyordu.
İşte o an anladı aklının derinliklerinde hissettiği yapması gereken bir şey olduğunu.Çalmalıydı çuvalı.Dün geceki işaret yanlış olmazdı.

Sessizce ilerledi.Tüccarın evine girdi kapıdakileri uyandırmadan.Çuvalı gördü.Tüccar uyuyordu ve çuval onun yanındaydı.Yaklaştı.Şifreyi düşündü.Çok heyecanlanmıştı.Şifreyi girerken kalp atışları öyle hızlandıki, sesleri tüccarı uyandırdı.Çığlık atan tüccarın etrafı bir anda korumalarıyla doldu.Davut ise ortada kalakalmıştı.Çuvala doğru atıldı.Durdurdular onu.Sürüklediler dışarı doğru.
O sırada farketti dışardaki çocukları ve onların ellerindeki ateşböceklerini.Çocuklar oynarken onları hızlı hızlı çekiyorlar bu aynen dün gördüğü yıldız kaymalarına benziyordu.Bir hiç içindi...

Onu götürdüler giyotine.
Tam bu sırada hissetti.Gülme geldi.Ayaklarındaydı.
Diz çöktürdüler.
Hissetti belindeydi.
Ellerini bağladılar.
Şu an göğsündeydi.
Kafasını soktular deliğe.
Boynundaydı.Az kaldı.
İpi çözdüler.
Çok geç kalmışlardı.Gülme gelmişti.
Ama Davut gülemedi.Gülemediği için ağladı.
Gözyaşı kesilmiş kafadan sepete damlarken uzaklarda bi yerlerden kahkaha yükseldi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder