kuş.

"Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen."

çakma.

Bu olayın kahramanı keriman aslında küçük bir kızmış.Ama kendi ekmek parasını kendi kazanırmış.Nasıl mı? Şimdi bu karışan cikletleri ayırırmış.Ve onları sahiplerine geri satarmış.Aynı zamanda kendisinde nekrofili vardı. Filinini ve negro adlı biskuviyi cok severdi.Bu nedenle filinin adını nekro koymuştu.
Neyse bu keriman dışarlarda oynarken ilerde beyaz bir karıncayiyen görmüş ve bunu takip etmiş.Karıncayiyen "Geç kaldım amk." demiş.Keriman karıncayiyenin arkasından karınca deliğine girip düşmüşde düşmüş.Karıncayiyene "bekle lan" diye seslensede sesini duyuramadı ve onu gözden kaçırdı.bir odaya düşmüş keriman.odadakikapı o kadar büyükmüş ki geçememiş.Sonra efendime sölim bu bayan orda masanın üstünde bi bardak ve içinde bi sıvı görmüş beni iç yazıyormuş bardakta.Demişki "oruçluyumda aslında ama neyse siktiret içiim ben bunu" demiş.içince bi büyümüş bi büyümüşki çok büyümüş ama hala kapı daha büyükmüş.Sıvı öyle bi midesini bozmuşki bunun.o kadar olur yani.neyse osura sıça meydanı boka cevirmiş bu bayan.Sonra sıca sıca kuculmus.

Lan demiş bu alice oldu direk, rüya fln heralde demiş uyanmış mal.hikayeyede sıcmış.
Yani bu demektirki karıncayiyenler dünyanın bölücü gücü olarak bakkal, overlokçu satın aldıktan snra ruyalarımızıda almaya baslamışlar.idkkat etmeliyiz a dostlar!

Ayrıca şenol marka göz yaşartıcı leblebi tozlarını artık kullanmayalım karıncayiyenler üretio onu.her paket tozla karıncayiyenlerin midesine bi kaç bin karınca daha sokuyorsunz.

(not: Bu aralar yazamıyorum evet. brz daha surebilir.)

bicum.

cumhur televizyon imamlığı yapıyor artık.
insanları bilgilendiriyor.
oruçları karıncayiyenle açın diyor.
sahuru edirnede yapıp iftarı vanda açtığından dolayı brz yoruluyor.
ayrıca artık beatlesda gitar çalıyor cumhur.
yollarda çizgilerede basmaz.
intihar denedi ip koptu.kilo vermeli.olmuyo böyle intihar.
saçınını bıyık şeklinde kestirir cumhur.çok seksidir.
çıplak tanıdıkları vardır onun.giyinmiyolar onlar.intihar edebilmişler onlar.ipleri sağlammış.
Kedi sesli köpeği var.Dişi.Adı Musa.
üst dudağıyla içer içecekleri.üst götüyle sıcar sıccakları.
telefonu susmaz hiç.hep konusur.

sıkılmış.

meslek.

küçüktün.

Reklamları sevdin.Onları görünce heycanlandın, dans ettin.
Reklamcı olmak istedin.
"Şarkıcı olacak bu" dediler.

Para ilgini çekti.Diğer çocukların elindekileri aldın.
Mafya olmak istedin.
"Bankacı olacak bu" dediler.

Etler ilgini çekti.Hayvanlara dokundun.
Kasap olmak istedin.
"Veteriner olacak bu" dediler.

Filmleri izledin.Dikkatle.
Yönetmen olmak istedin.
"aktör olacak bu" dediler.

Kitapların duruşunu beğendin.Hep onlarla gezdin.
Kitapçı olmak istedin.
"Yazar olacak bu" dediler.

Ölümü keşfettin.Sorular sordun.
"Filozof olacak bu" dediler.
Belkide ilk defa haklıydılar.

Boşluğu keşfettin.Uçan kuşları gördün.
Uçmak istedin.Uçtun.
Kimse "pilot olacak bu" demedi.
"Yazık oldu." dediler."Daha çok küçüktü."

Gülme.

Çok çok uzaklarda küçük bir köy vardı.Köy tüm yönlerden çok zengin olmasına rağmen büyük bi sıkıntısı vardı.
Burada kimse gülemiyordu.

Köyü kuran ataları 3-4 yıl boyunca aralıksız gülünce köyün gülme rezervi bitmiş.Aradan geçen 240 yıl boyunca tek bir insan bile gülememiş burada.

Yalnız 4 yıl önce köylüleri sevindiren bir olay oldu.Bir tüccar bu köyde kimsenin gülemediğini duyunca her yıl bu köye bir çuval gülme getirmeye başladı.Yalnız bu gülme çok pahalıydı ve bunun için köylüler birbirleriyle yarışır ve yarışan köylüler tüm mal mülklerini bu çuvalı sadece bir kısmı için verirlerdi.
Geçen yıl gülme çuvalının çeyreği 2 ev + 4 de tarla karşılığı kazanan Hüseyin Bey tüm malını mülkünü son parçasına kadar vermesine rağmen "yine olsa yine verirdim.Hayatımda yaşadığım en güzel anlardı." diye tarif etmişti bu sadece 8 saniye süren gülme sürecini.

Tabi ki bu köyün gülme ihtiyacı olanlar sadece zenginleri değildi.
Bunlardan biriydi bizim Davut.
Her sabah kalkıp "evet bugün o gün, yani güleceğim gün" der kendine moral verirdi.
Çünkü her gece bir yıldızın kaymasını izlemeden uyumaz ondan sonraki gün gülebilmeyi dilerdi.Bir gün gülebileceğinden emindi.Sadece zamanını bilmiyordu.
Kendisinin para verip gülme alma sansı yoktu.Çünkü o sadece bir terziydi ve bu köyde herkes kendi kıyafetini kendi diktiğinden ona pek ihtiyac duyulmazdı.

Yıllarca gidip gelen gülme çuvalını izledi Davut.Gülenleri izledi.
Karşısındaki gülerken ağladı Davut. Gülemediği için ağladı.

Bu çuval öyle değerliydiki çalmaya kalkışanlar oldu zaman zaman.Bu çuvalı çalmaya çalışanın cezası yargılanmadan infazdı.
Bir gün değişik bir şey oldu.Tüccar davutun terzi dükkanına uğradı ve ondan çuval yapmasını istedi.Sadece kendi açabileceği bu nedenle diğer insanların çalmaya teşebbüs bile etmeyeceği bir çuval.
Uzun bir süre çalıştı davut ve yaptı çuvalı.Şifreliydi çuval.Ve şifreyi sadece tüccar biliyordu.Ve tabiki birde Davut.

O gece dilek tutmaya gittiğinde 5 yıldız birden kaydı gökte.Anlamıştı Davut bu gün o gündü.
Sonraki gün geldi tüccar gülme dolu çuvalla.Artık şifreli olduğunu ve çalınmasının hiç bir yararı olmadığını belirtti.Sonraki gün yapılacak açık artırmadan önce herkesin mallarını hesaplaması için evlerine gönderdi.
Davut bekledi tüm gün.Akşam oldu.Ardından gece.Olmuyordu gülemiyordu.
İşte o an anladı aklının derinliklerinde hissettiği yapması gereken bir şey olduğunu.Çalmalıydı çuvalı.Dün geceki işaret yanlış olmazdı.

Sessizce ilerledi.Tüccarın evine girdi kapıdakileri uyandırmadan.Çuvalı gördü.Tüccar uyuyordu ve çuval onun yanındaydı.Yaklaştı.Şifreyi düşündü.Çok heyecanlanmıştı.Şifreyi girerken kalp atışları öyle hızlandıki, sesleri tüccarı uyandırdı.Çığlık atan tüccarın etrafı bir anda korumalarıyla doldu.Davut ise ortada kalakalmıştı.Çuvala doğru atıldı.Durdurdular onu.Sürüklediler dışarı doğru.
O sırada farketti dışardaki çocukları ve onların ellerindeki ateşböceklerini.Çocuklar oynarken onları hızlı hızlı çekiyorlar bu aynen dün gördüğü yıldız kaymalarına benziyordu.Bir hiç içindi...

Onu götürdüler giyotine.
Tam bu sırada hissetti.Gülme geldi.Ayaklarındaydı.
Diz çöktürdüler.
Hissetti belindeydi.
Ellerini bağladılar.
Şu an göğsündeydi.
Kafasını soktular deliğe.
Boynundaydı.Az kaldı.
İpi çözdüler.
Çok geç kalmışlardı.Gülme gelmişti.
Ama Davut gülemedi.Gülemediği için ağladı.
Gözyaşı kesilmiş kafadan sepete damlarken uzaklarda bi yerlerden kahkaha yükseldi...

vezne.

mehmet efruz peluş aslında bir veznedardı. evet veznesi cok dardı. buraya kuccukken girmiş ve daha sonra çıkamamıştı.en iyi arkadaşı gazete kazımdı.kazım gazetelerle yapılmış bir adamdı sadece.ama yinede oy verme hakkı vardı.aynı anda herkese yolverir hatta zaman zaman havuzlarda boyda verirdi. yeri gelince koyverdiğide görülmemiş değildi.

efruz geçimini kesme şekerleri kemirerek yaptığı köprü veya şövalye heykelleri satarak kazanırdı.

Ama bundan memnun olmayan biri vardı.Şeker kız kendi. kendi kendine yaşayan bu kız, hem cinslerinin ticarette kullanılmasından hoşlanmazmış.
ve bu kız aynı zamanda isveçli bilim adamlarının uzaktan akrabasıymış.
Bu arada isveçli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre en çok araştırma isveçte yapılıyormuş.
Neyse kendi aslında şeker hastasıymış.isveçli bilim adamı bülent onu dahada üzmek ismemeiş bu kızı.efruz beyi incelemişki.ve şu çıkarımda bulunmuş.
"Herşeyin sebebi vezne."

Vezneyi kırmak icin sasha greyle anlaşmışlar.Efruz bey karşısında saha greyi görünce yaşadığı heyecan ve ilk kez yaşadığı ereksiyon nedeniyle vezneyi kırmış.
tabi sasha grey işi bitince gitmiş.Böle ortada kalan efruz beye gazete kazım çok mantıklı görünmüş...sonsuza kada mutlu yaşamışlar.

Mucit.4.

Cemiyetimiz KTSBSTÇMKMSİC(karıncayiyenleri türkü söyleyerek bayıltıp sonra tuzsuz çekirdek misali kürtaj merkezinde satmak isteyenler cemiyeti) ve muhterem kırlangıç bir sure önce anlaşmaya varmıştık.

Ve büyük buluşumuz gerçekleşti.

Muhterem kırlangıç şöyle açıkladı konuyu:

"Fil ve kestane tüylerini adidas 3 çizgisiyle birleştirdiğimiz deneyde karıncayiyenleri öldürüp kendini onunla doyuran bir hayvan türü geliştirdik.

Ama tek korkumuz Muhterem ismini verdiimiz bu hayvana "karıncayiyeniyiyen" diye seslenebilecek insanların olması.Eğer böyle denirse bu hayvana ne yaparız daha sonra.

o yüzden piyasaya veremiyoruz havyanı.
Bu konuda daha deneylerimiz sürecek."

değişim.

Kafka mıydı Samsa'yı yazan?
yoksa Samsa'mı yazmıştı Kafka'yı?

ilginç bir gün.

Nala at çakıyodum, beceremedim.

Sonra iğneyi patlattım balonla.

Klimaya üfledim, o serinledi.

Fotograf makinem bozulmuş, fotografı çektiğimde ben dondum fotograftakiler hareket etti.
önemli değil.hiç bişey değişmedi.yinede yaşıyorlar.Fotografta.Ben olmasamda.

Uykum var.uyudum.

... uyandığında kendisini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.

"Bu erken kalkmalar insanı aptala çeviriyor" diye düşündü.

pantolon.

Murat aslında dıştan efendi görünürmüş.Normal bir insanmış gibi.Temiz sakal ve saç traşı ile görüntüsü herkesi aldatırmış.Ama aslında kullanılmış ayakkabılara bi takıntısı varmış.
Heleki bu ayakkabılar yıllanmışsa onun için vazgeçilmezmiş.
Böylece bir camide imam olarak işe başlayan murat(namaz kılanların yuzyıl gormuş ayakkabılarını çalarımış) ek iş olarakda serikatilcilik yaparmış.
Insanlara kendini tanıttığında yaşadığı
- Merhaba, ben murat.
- Koyiimde turat, ehehee.
Diyalog onu çileden çıkarırmış.Önce adamın geçmişi araştırır, sonra geleceğini sonrada bugununu.Sonrada onu bir sekilde öldürümüş.

Yaklaşık 5 yıl böyle bir hayat sürdükten sonra Murat artık monoton işinden sıkılmaya başlamış.Hep aynı ayakkabıları görüp onlarla çiftleşip duruyormuş.Artık değişiklik gerekiyormuş.
Çünkü o yolda gördüğü converse, etnies, ugg vb. ayakkabılar onu çileden çıkarıyormuş.Onlara dokunamamak onlara sahip olamamak onu kahrediyormuş.
Bu nedenle "haydi gençler camiye" isimli kampanyayı başlatmış.

Yaşbakan tecep rayyip bey bunu havada kabul etmiş.İçi sevinçle dolan ve anakasaya bununda ekleneceğini öğrendikden snra yerinde duramayan murat yolda isveçli bilim adamlarıyla karşılaşmış.

konuşurlarken isveçli bilim adamlarının ellerindeki zepaklin özü buluna şişeler(şans iste hepsi kendi elindekini) düşmüş.

muratın pantolonuna dökülen zepaklini silmek için ıslak mendil kullananan isveçli bilim adamları zepaklini yanlışlıkla alkolle tepkimeye sokmuşlar.ve pantalon canlanmış.

siz şimdi pantalon adam oldu falan sanarsınız şimdi ama hayırrr...çok şaşırıcaksınz çunku pentelon kadın olmuş.


normal olaraktan pentolon kadın dünyayı yoketmeye başlamış.
kurtarma görevi tabiki şemsi adam şemsi deymiş.şemsi adamın kim olduğunu kimse bilme kimse görmezmiş.telefon kulubelerinde soyunamazmış aslında çünkü şemsiye sığmıyomuş açıkken oraya.bunu çairirlarmış böle ışıklı ışıklı bişiyle.batmande özenmiş sonra bunu görünce şemside.
"ne gzl lan.parlak parlak" demiş.
oda yaptırmış.

neyse şemsi gittiğinde artık çok geçmiş.puntolon kadın çok birinin ayağına basmış bile.bakmış bu böyle olmicak.hemen metomorfoz yapmış.sokmuş götüne şemsiyesini."süper şemsi" olmuş.ama yinede bi turlu yenemiyomuş.

ama yoldan geçen bi su satan çocuk aklına bişi getirmiş.çünkü pontalan kadının kulakları hassasmış(kulak?!). soğuk su die baardıkça bi geriliomuş.
pintilon kadını ittire ittire istiklale götürmüş.orda greenpeaceçilerin önune atmış.gerisine bakmak bile istememiş.ama bunu yeterli görmemiş ve hemen bir şehirlerarası otobus yakalamış yolda.ordan otobuslerin vazgeçilmezi olan "ağlayan bebek" bulmuş hemen bunuda dinletmiş.
pentulın kadın kaçmış da kaçmış ama yolda giderken pantolanın ipi bi yere takılmış ve o koştukça sökülmüşte sökülmüş.

uzun aramalara rağmen bulunan pıntilon kadından geriye sadece pantelonun fermuarı ve düğmesi kalmış.

kamera.

babam ben anaokulunu bitirdiğimde videoya aliyim çocuğu diyerek kamerasıyla gelmiş.
bazı sorunlar olmuş.
sorun kamerada diil babada.
bni çekicem diye başka bi çocuğu çekmiş bu insaoğlu...

bildiin yakın çekimde diğer çocuğu izledik kasette...

adres.

adres sorma! (-ma = olumsuzluk eki)

+ abi ya şu "ibibiğe" nası gidebilirim?
- çok yakın aslında şimdi düz gidicen orda ilerde yol ikiye ayrılcak sağa dön-
+ haa şu sinemanın orda?
- hı!?
+ sinema var ya hani onun sol tarafımı?
- sinemamı var orda?
+ hıı hani şu kitapçının ilersi.
- ne kitapçısı ya...ya siz bnm tarif ettiğim şekilde gitseniz?
+ tamam bi daha söle.şimdi düz gidicen orda ilerde yol ikiye ayrılcak sağa dön-
- tamam işte sinema var orda.kitapçının ilersi.
+ ...
ha evet evet! evet o sinema! tamam işte onun tam karşısı.
- hah. tama şöle baştan tarif etsen.teşekkurler.

(İç ses: orda sinema fln yokki amk.)

title.

res mi tas mı?

çocuk.

çocuk düşer bisikletten.
gider ağlaya ağlaya eve.

bide annesi kızar düştüğü, dikkat etmediği için...

Buradan.

En buradan açınızdan bi turlu açılmayan şey nedir?

tabiki eti puf.

bi kere açıl ha nolur....

kaçış.

Yolda ayrıldık.eğer ayrı yönlere kaçarsak yakalanmamızın zor olacağını düşündük.
Benim peşime düştüler.iyi yönden bakmaya çalıştım o kaçabiliyordu en azından.
Yaşları nedeniyle olsa gerek benden daha hızlılardı.Henuz beni zar zor görebiliyorlarken saklanmaya karar verdim.çünkü kaçmam imkansızdı.
Sağ taraftaki çöğ kutusu mantıklı geldi.Girdim içine.Çok susamıştım.
Silahıma uzandı elim.Çıkardım yerinden.Ağzıma dayadım."Acaba?" dedim.
Annem aklıma geldi.Onun o öğütleri.Çok uzakta görünüyordu şimdi annem bana.Sesini duydum. "terli terli su içme" derdi hep.gülümsedim özlemiştim onu.
Vazgeçtim.çıkardım ağzımdan namluyu.Ayak seslerini duydum.Yakındaydılar.Dağıttıkları yerlerin sesleri geldi kulağıma.Son olarak çöp kutusunun açılma sesi.Ve kıskıvrak yakalanmam. Ağzıma bir bez parçası sıkıştırdılar.ve kafama siyah bir poşet geçirdiler.
ilerliyoruz.ama nereye? gözlerimi açtığımda bir bodrum katındaydık.
Karşımda ihsan vardı.Abim.Öz abim. insanın abisi bunu yaparmıydı? ama hayat acımasızdı alışmıştım artık bunca yıllık yaşamımda görmediğim kalmamıştı.
"Elif nerde?" dedi.
"Bilmiyorum" diye cevapladım.Bu sırada kaçabilme hesapları yapıyordum.İnsan sayısına baktım.5 silahlı adam.Hepsinden birden kaçmama imkan yoktu.Elif umarım iyidir.Yanlız başına napacakki şimdi.
"Ozan." dedi.Bu tip durumlarda hep sinir bozucu bir şekilde sakin kalmıştır zaten.
"Onu bulucaz.Biliyosun bunu.Kaçma sansı 0. Sadece sen imkansızı erteliyorsun.Elifi ver seni serbest bırakiyim.Bunca yıllık kardeşimsin sana bu kadarını borçluyum."
"Bilmiyorum yerini ama bilsemde söylemezdim."
"peki"
tekrar çorap ve poşet birbirini izledi.

poşet çıktığında karşımda elifi gördüm.Yakalanmıştı.
Sessizliği ihsan bozdu.
"Bunu görmeni istedim" dedi.
"Beni vur! onu bırak beni vur!"
"herşeyin bir zamanı var değil mi?"
Tabancasını çıkardı.Kızın kafasına dayadı ve tetiği çekti.
Tam bu sırada gözlerimi yere çevirdim ama sıvının yere damladığını gördüm.Arkasından bir çift ayakkabı.ardından alnıma dayanmış silah ve çevremdeki diğer 8 silah.
Hepsi ateş etmeye başladı.

Sırılsıklam oldum.Eve gittiğimde annem çok kızdı.
işte o günden sonra kendimden büyüklerle su savaşı yapmadım.

kaza.

Kazanın yan şeritte olmasına rağmen kazayı görebilmek için yol ortasında durup bakındığı için trafiği felç eden insanların bulunduğu ülkemi çok seviyorum.

çim.

Ya biri bana çimle çimen arasındaki farkı anlatsa?